e
sv

Kuzey Aslanı

748 okunma — 31 Aralık 2023 23:57

Varsın *Gargad Ağacı konuşmasın! Kimi gizleyeceğini biliyoruz. Şeytan bunu bildiğimizi biliyor ve Gargad’a yalan söylüyor. Ağacın **Melhame’den ve Aslan’dan haberi yok. Kuzeyde, şimalin sık ormanında, kadim kitaplarda anılan, cinlerden ve insanlardan destanları duyulan bir Aslan! Ay Işığında yanan, gün ışığında alev rengiyle, üç bin yıllık yeleleriyle, kıyamet gibi duruyor!

Hilal gökyüzünde, yıldız önünde. Gölgesinde 313 Aslan yavrusu. Üzerlerinde Bedir kokusu. Birbirlerine vakti soruyor. Aslanın yüzünde öfke yok, ama acıma da yok. Göğsünde mazinin tertemiz zaferleri, gözlerinde güney, pençelerinde bela, dişlerinde katliam haberleri. Kardan bir orman, soğuk mu soğuk! Onu durduran semavi bir buyruk; Henüz kükreme! Önce Melhame!

*Hadis’e göre, en büyük savaşta yahudi’yi saklayacak ve yerini söylemeyecek olan ağaç.

**En büyük savaş.

Elçiler öldüren kavim yeryüzünde iki kez fesat çıkaracaktı. Üçüncüsü yoktur. İki kez, belirlenmiş bir saatti. İlk fesatta üzerlerine güçlü kuvvetli kullar gelmişti, bu yerine getirilmiş bir vaatti. Aradan binlerce yıl aktı. Şimdi zulümlerinin bir ölçüsü yok. İkinci fesadın zirvesindeler. Dur diyenleri, set çekenleri yok! Çocuk öldürmeyi firavundan öğrendiler. Akılları iz’anları yok! Oysa örnekleri Hz Musa idi, zulümden kurtarana değil zulmedene benzediler. Muhakeme yok! Feraset yok!

Çocukları katletmeyi emreden ilah olur mu? diye düşünmediler bile. Meğer babaların yaptığı ev çocuklarının mezar taşıymış. Başka diyarlarda zor mudur bilinmez, ama Gazze’de ölüm çocuk işiymiş. Şimdi Gazze baştan başa çocuk mezarlığıdır. El uzatanlara cennet bahçesi, dil uzatanlara Cehennem çukurudur. Filistin süt ve bal akan diyardı. Süt bebelerinin kanı akan diyar değil! Filistin Beyti Makdis’dir! Mescid-i Aksa’dır! Mescid-i Aksa Filistin’linin değil, Arabın, Acemin değil, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır! Kâbe gibi harem-i şeriftir! İnananlara Allah’ın emanetidir!

Mekke’ye gelen ebabiller Kudüs’e gelmeyecek. Sebepler âleminde Mekke’nin koruyucusu yoktur. Kudüs’ün ise bir buçuk milyar Ebabili var. Ebabil olması gereken evladı iyal’i (bakmak zorunda olunan çocuk) var. Ey bir buçuk milyar! Bebekler ölmese mahşere kalırdı belki ama kalmayacak! Kara bir bulut gibi çökecek üzerimize. İnanan inanmayan dinlemeyecek, durmayacak, dinlenmeyecek! Kanatlarımızı kıracak, en önce bize dokunacak! Dünyayı kasıp kavurmadan önce bize dokunacak! Nice yabancı kuşları Ebabil yapacak! Gazze’den yana olanları iyiler defterine yazacak, yüceltecek!

Bakıp hayret edeceğiz ve utanacağız! Bu yaklaşan kara bulut yağmur yüklü değil, kıyamet gibi olacak! Kötülerin gecelerini yakacak Gazze geceleri! Çocukların feryadı, elbet göğü yere indirecek, bir mü’min olarak utanacağız. Bebeğini süsleyip kefene saran anne, gözlerini kaybeden küçük kız, karanlığı taşıyacak izleyenlerin evine. Peygamberlerden, meleklerden, Allah Teâlâ’dan utanacağız!

Gazze’nin mazlum kızları ve oğulları, şehit çocukların ellerinden tutarak girecek Kudüs’e. Eğer önlerinde Resulullah olursa, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün imamı girerse mescide, bizi görmesin diye Hz. Muhammed Mustafa’dan saklanacağız!

Ve bir gün, vallahi bir gün, sebebi bilinmez, güneşte bir alamet mi olur, Gazze’li çocukların sesi mi, Batı Şeria’da, Ramallah’ta, yoksa Han Yunus’ta, kadınların yangın feryatları mı? Mescid-i Aksa’da mazlum bir nida İsrafil’in sur’una mı dönüşür bilinmez!

Ama o ses ilk önce kuzeyde duyulacak! Şimalin sık ormanından bir kükreyiş titretecek dünyayı! Ölmeden önce ölenler dirilecek! Kendi beden kabrinde asırlardır dinlenen, kalbinden başka kimseyi dinlemeyen yiğitler, Cabiye şehitlerine benzeyecekler! Saçlarını kazıtmış, doğdukları gibi saf temiz başlarla, söz verdikleri Allah’a hamd ederek yürüyecekler! Her sokak başından, her şehir, her ülkeden toplanıp çoğalacaklar!

Nehirler deniz olacak, nehirden denize kadar! Ve o gün elçiler öldüren kavim! Kitabınızın size söylediğini yapın! Yahud’a da bildirin ve Yeruşalim’e de işittirin! Ve deyin! Memlekette boru çalın, yüksek sesle bağırın ve deyin ki, toplanın da duvarlı şehirlere girelim, Siyon’a doğru bayrak kaldırın, kaçıp sığının, durmayın, çünkü Allah kuzeyden üzerinize büyük bela ve kırgın getirecek! İşte dilini bilmediğiniz Aslan sık ormanından çıktı! Ve milletleri helak eden Cengâver yola düştü! Şehirlerin harap olsun ve onlarda oturan kalmasın diye, senin diyarını viran etmek için yerinden çıktı!

Bu ikinci cezalandırma vaktidir! Üçüncüsü yok! Onurunuzu çiğneyecek, daha önce girenler gibi yine mabedinize girecek, pençesine geçirdiği her şeyi yakıp yıkacak, yardımcısı olacak âlemleri yaradan, havadan denizden ve karadan! Önünde sonunda, vallahi günün sonunda, Kudüs fethedilecek. Yeryüzü en salih tekbirler salacak göğe!

Dedesinin cansız gözlerinden öptüğü Rim, abisi Tarık, diğer şehit çocuklarla Mescid-i Aksa’yı süsleyecekler. Namaza hazırlayacaklar ilk Kıblegahı, saflar oluşacak. En önde 313 renk renk, çiçek çiçek ve Kuzey Aslanı mihraba geçecek.

Varsın Gargad ağacı konuşmasın! Kimi gizleyeceğini iyi biliyoruz! Şimdi kuzeyde, şimalin sık ormanındayız. Gözümüz Aslanda! Kulağımız semada! Biraz daha sabret! Güneşte bir alamet, az kaldı Lebbeyk demeye, az kaldı büyük Melhame’ye. Her şey bir kükreyişe bakar!

(Dursun Ali Erzincanlı)

  • Site İçi Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.