Hayata sarı kırmızı bakıyoruz!
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Hayata sarı kırmızı bakıyoruz!
Burada her şey var!
1994 yapımı Forrest Gump filmi, özünde şu temel soruyu ortaya koyar. Bizler hayattaki eylemlerimizi, kader denen yazgımız doğrultusunda mı gerçekleştiririz? Yoksa özgür irademizle bu eylemleri kontrol etme gücümüz var mıdır?
Film bu soruyu sorarken iki önemli metafordan yardım alır. İlk önemli metafor, filmde gördüğümüz ilk imge olan, rüzgarda savrulan tüydür. Adeta cennetin kapısındaki bulutların arasından süzülerek dünyaya gelen bu tüyde ilahi bir güç hissederiz. Birçok kişiyi pas geçen ve kimsenin fark etmediği bu tüy, en sonunda Forrest’ın ayaklarının dibine düşer.
Tüyün önemini anlayan Forrest, onu en sevdiği kitabın arasında saklar. Film boyunca Forrest’ın yanında bankta oturan insanlar da aynı havada süzülen tüy gibi rastgele bir şekilde Forrest’ın hayatına dahil olup, onun hikayesine tanıklık edeceklerdir.
Filmdeki ikinci önemli metafor ise Forrest’ın annesinin de belirttiği gibi, içinden ne çıkacağını bilmediğimiz bir kutu çikolatadır!
Forrest genler konusunda şanslı doğmaz. Hayat ona düşük bir zeka ve kambur bir sırt vermiştir. Bu anlamda onun şansına lezzetsiz çikolatalar düşer. Fakat bir gün, Forrest sırtını düzleştirmek için taktığı ayaklarına bağlanan destekleri kırarak zincirlerinden kurtulur. Kendi kaderini kendisi çizmeye başlar. Ondan sonra yaşayacağı olaylar, aynı bir kutu çikolatada olduğu gibi sürprizlerle dolu olur.
Forrest’ın yolculuğunda, karşılaştığı insanların da, yukarıda bahsettiğimiz kader/özgür irade çatışması temelinde motivasyonları vardır. Jenny ünlü, Bubba karides şirketi sahibi ve Yüzbaşı Dan ise savaş kahramanı olmak ister. Kaderlerinin bu olduğunu düşünen bu üç karakter de sonunda arzularına ulaşamazlar. İronik olarak kimsenin umursamadığı “geri zekalı” Forrest, hikayenin devamında üçünün de arzusunu gerçekleştirmeyi başarır.
Forrest, elindeki çikolata kutusunda ne varsa onu kabullenir ve yaşamın güzelliklerinin sadece başarı odaklı olmadığının farkında olarak hayatını yaşar. O engellerini de başarılarını da söylemeden, isyan etmeden kabullenmiştir. Özellikle filmin içinde sık sık, Forrest’ın gökyüzüne bakarak dünyanın ve yaşamın güzelliğinden bahsettiğini görürüz.
Peki ilk paragrafta filmin sorduğunu iddia ettiğimiz sorunun cevabı nedir? Aslında Forrest’ın filmin içinde bu soruyu cevapladığı bir replik var. Forrest şöyle diyordu; ‘Annem mi haklıydı yoksa Teğmen Dan mı, bilemiyorum. Herkesin bir kaderi var mı bilemiyorum. Yoksa rüzgâra kapılmış gibi tesadüfen oraya, buraya mı sürükleniyoruz? Bence her ikisi de doğru. Belki ikisi de aynı anda oluyor…’
Yorum Yaz